Social Icons

Pages

21 Nisan 2012 Cumartesi

Gitme Fazıl, n’olur gitme


Gitme Fazıl, n’olur gitme
Olur öyle hem bu ülkede
Biz senin tarzını sevdik de
Seni hiç sevemedik koro halinde
Ellerin konuşsaydı başın önünde
Onu da yapardık beraberinde
Yasevyaterketci değiliz vallahi de
Burası vatanın elbet senin de
Farkındayız senin becerinin de

“Cahil halk”ız, “bidon kafa”yız zahirde
Twitine yandığım hak ver bize de
Karışmıyoruz ki ateistliğine de
Lüks hayatına da sayın asilzade
Mesele senin bana dediklerinde
Cennete inanan var kendi halinde
Kerhaneye teşbihe kızar herhalde
Akşam ezanı öyledir, budur kaide
Sen kalk “prestissimmo con fuco” de
Olur “cahil” de pek tabii rencide
Sonra kızar sana ateşli bir şekilde

Bak, ifade özgürlüğü bundan ziyade
Sınırını bilmektir en nihayetinde
Biz sövüyor muyuz taharetsizlere de
Dünya görüşünün yedi ceddine de
Vir vir eder, konuşursan ötede beride
Çok ayıp, biber sürerim ağzına ben de
Biz de biliyoruz anayasayı madde madde
14ten de haberimiz var sana işte müjde
Sen de işkembeden yorumlama gel de
Popüler olmak iyi değil, son kertede

Ha bu arada, Fazıl, o yazdığın rubai de
Ömer Hayyam’ın değilmiş, öğren sen de
Ama yine de gitme Fazıl, n’olur gitme
Virtüöz ol burada, hali vakti yerinde
Ya da keyfin bilir, Berlin’de gurbetzede

18 Nisan 2012 Çarşamba

Kırmızı ve Yeşil

Tel örgüden sınırlar vardı misal
Ben yek derdim, o yok hem
“Hazreti” çeker giderdi onun dilinde
Benim duruşum onda sabitken
Siyahı sever, ben nefret ederdim
Ben he desem o eh derdi
Velhasıl o kırmızı ben yeşilken

Ama gülerdik aynı şeylere
Okuduklarımıza ağlarken
İzlediğimiz filmler
Arşın arşın yolları yürür
Aynıdan daha aynıyken.
Olmayacağını bilirdim yine de.
Olamazdı, olmazdı
Yine de arardım onu mal gibi
Avea devreye girerdi bu kez
Ne buluyorsak zaten
Son lan derdim, bu kez son
Bu "son”lar nice son doğurdu
N’oldu, evlendi gitti bi’ gün
Ben çöle yürüdüm, o kutba doğru


8 Nisan 2012 Pazar

Denyoluğun kitabı

Ne edersen kendin edersin, kendine edersin
Affedersin başkasını, kendini edemezsin
Sıyrılırsın eloğlundan da kendini silemezsin
Kendin benlik düşmanıyken dost edemezsin
İhtiyatlı olmazsan bro yine kendine edersin
Bugün he dediğine yarın ah da dersin
Yine kendine, yalnız kendine edersin

Gider seçer, pişman olur, dönersin
Bu da geçer derler, an gelir söversin
Sonra hak verir, öz yolundan dönersin
Yine pişman olur, toprak toprak öpersin
Giderim der, o yere gidemezsin
Sözler sözü doğurur, sen sözünden dönersin
Suçunu örter, günden güne ötersin
İşin çok zor, Allah akıl fikir versin
Söyle ulan denyo, sorun kimde dersin?

4 Nisan 2012 Çarşamba

Dal dalı doğurur


Başlamışken cigaraya güzün bir günü
Rüzgar esiyor
Yağmur yağıyorken
Nasıl bırakacaksın sıcak bir yaz günü
Güneş tepede, bulutlar yokken
Gece ölümde
Güneş doğumdayken sabah

Desen de kendi kendine
Bu son dal ulan diye
Dal dalı doğurur
Paket pakete gebe
Yaz olur güz, kış olur bahar
Aynı tas aynı hamam
Sen yine mübtela
Sözün özünden de özü

2 Nisan 2012 Pazartesi

Henüz o yokken

Ben vardım, bir de sen
“Biz”dik hem bir vakit
Sonra o geldi
Önce selam, sonra tebessüm
Ne zaman döndü ayaküstü sohbet, çaylı geyiğe
Ben varken, bir de sen

Avuttum kendimi nedir lan bir selam diye
Selam büyümüş biz bizken bir vakit
Bizim avuntu da oldu kıskançlık
Önce inanmadın, sonra kızdın
Hiç kızmadığın gibi kızdın
Samanlık yanmış, haberim yok, kıvılcımdan
Tartışma doğurdu büyükten bir hüsran
Sustum, sustun, susmadı
İşte o zaman iş sarpa sardı
Biz bölündü tekil şahsa
Sen oldun, ben oldum, bir de o

Sümbüller oyuna girdi lalelerin ardından
Güneş sıkılmadan doğdu battı
O doğdukça ben öfkelendim
Sana kızdım, kendime kızdım, ama en çok ona kızdım
Konuşmayabilirdik biz, ama konuşmayan sendin
Farklı olan neydi bilemedim
Bilseydim hatamı keşke
Telafi ederdim belki

Ben sustum, sen durdun , o hep konuştu
Ben hep sustum
Konuşunca hep susarsın diye sustum
Tek yanlış yek doğruyu götürmüş, onu da bilemedim
O geldi, sen güldün, ben yine sustum
“Biz” olamadık tamam da “siz” neyin nesi?
O varken, siz varken, üçüncülere karıştım.
Onun da senin de gelmişini geçmişini...
 

Sample text

Sample Text